Facebook, Google, Instagram… sadece telefon ve bilgisayar ekranlarında bir ışık gibi görünse de, dijital dünyanın maliyeti tahayyül sınırlarını aşan cinsten! Veri merkezli web sunucuları, küresel karbon emisyonlarının %2’sinden sorumlu ve küresel olarak üretilen elektriğin %3’ünü kullanıyor. Bir başka deyişle, Netflix’ten dizi izlemek, youtube’dan yeni viral olmuş bir videoyu sosyal medya hesaplarımızda paylaşmak, ya da haberleri online takip etmek, aslında öyle görünmese de, atmosferi kirletmenin kolektif yollarından biri.
Bunun yanında, internetin içinden geçen materyal dolaşımı, sadece karbon emisyonlarıyla sınırlı değil. Bilgisayar ve telefonların, maden çıkarma endüstrisi ile bağını bir kenara koyacak olursak, evimizden ya da telefonumuzdan internete bağlantısı da uydulardan ziyade, okyanus altından geçen iletişim kabloları aracılığıyla sağlanıyor.
Okyanusların en fazla 7 km altından geçen bu ağ, dünyayı birbirine bağlıyor. Yani siz herhangi bir noktadan, diyelim ki Güney Kore, bir Whatsapp mesajı attığınızda, o mesaj tüm bu kablolardan geçerek, Kanada’ya ulaşıyor. Bu kabloların içinde bulunan bakır, plastik, alüminyum, petrol, vs. tüm materyalleri hesaba kattığımızda, ve bu kabloların dünyayı örümcek ağı gibi sardığını düşünürsek, aslında internete bağlandığımız ekranların arkasındaki metabolizmanın boyutlarını tahmin etmek zor değil.
Daha fazla okumak için:
- https://www.submarinecablemap.com/#/
- https://www.theguardian.com/environment/2015/sep/25/server-data-centre-emissions-air-travel-web-google-facebook-greenhouse-gas
- https://www.independent.co.uk/environment/global-warming-data-centres-to-consume-three-times-as-much-energy-in-next-decade-experts-warn-a6830086.html
Leave a Reply
You must belogged in to post a comment.